Zonguldak Faaliyeti- Part 1
Deneyim olsun diye planladığımız Sakaltutan mağarasına kardan dolayı yolunun kapalı olması nedeniyle gidemedik. Hafta içinde Cumhur abinin Kızılelma yapalım diye ortaya attığı fikir, Çarşamba toplantısında tekrar dile geldi ve hemen talep topladık. Hümak'tan arkadaşların katılımıyla 11 kişilik ekip ve iki araba olarak netleşti sayımız.
Ekibi burada saymak güncenin devamı için daha sağlıklı olacak sanırım.
Ekip: 1. Birhan Altay, 2. Cumhur Şahin, 3. Pehlil Karagöz, 4. Mustafa Özkılıç, 5. Kerem Kaya, 6. Ahmet Can Çadır, 7. Fırat Biricik, 8. Güldane Pekdoğan, 9. Ercan Şahin, 10. Ahmet Onur Karaman (Vişne), 11. Şinasi Bacakoğlu
7 Mart Cumartesi günü saat 06.00 civarı dernekte buluştuk. Malzemeleri çantalayıp yerleştirdik.
Malzemelerin çok ve bizim iki arabamızın olması yerleşmemizi biraz zorlaştırsada 06.40 ta yoldaydık. Eski E5 üzerinden Kızılcahamam’a vardığımızda, yol üzerindeki Paçacıda mola verdik. Daha önce uğradığımız bu çorbacıda artık paça çorbasının olmaması bizleri üzse de bazılarımız İlik, bazılarımız İşkembe ile karnını doyurdu. Gerede çıkışında çakan Polis kamera flaşı gezimizin ilk kötü haberini işaret ediyordu galiba (gezi sonrasında gelen trafik cezası pusulası ile öğrenmiş olduk, ceza yemiş olduğumuzu) . Ardından muhteşem Çaydurt Gölü (Eskiçağa Gölü) ile Istanbul yolundan ayrılıp Zonguldak yoluna geçtik. Önce Mengen sonra Devrek ardından Sapça tünelinden biraz ileride cepten alternatif kestirme bir yoldan Zonguldak’a uğramadan, doğrudan dağ yoluyla Kilimli’ye indik. Rotamız üzerinde Kilimli çıkışındaki mahalle kahvesinde 2. mola. Günlük güneşlik güzel bir havada, meraklı mahalleli arasında kahvede çaylarımızı içerken bir yandan mağaranın konumu ile ilgili bilgileri de almaya başladık. Bu kahveden yukarı mahallelere doğru (Ayiçi Mahallesi) devamla karşımıza çıkan ilk kahvehaneden, O yöne giden başka bir araca rastlayınca onun eşliğinde, kahveden sola doğru yönelerek mağaraya doğru hiç durmadan devam ettik. Yolda ulaştığımız son eve geldiğimizde, bu noktadan sonra arazi koşullarında giden yola arazili tek aracımızla devam etmeye karar verip bir aracımızı burada bıraktık. Arazili aracımızla 2 seferde tüm ekip ve ekipmanı mağaranın (Kızılelma Bacası (Yöresel adı Çın Çın Kuyusu)) ağzına kadar ulaştırmış olduk.
Yol ~ -80 m lik bir inişi olan koca ağzın hemen yanından geçiyor. Konumu net bilmemizden ve biraz da rahat hareket etmemizden kaynaklı saat 12 gibi kamp alanına ulaştık. Mağara ağzının etrafındaki düzlük alanlarda, kimimiz yol kenarına kimimiz mağara ağzının yanına çadırları kurduk (7 çadır). Daha önce bu kadar yakınından yol geçen başka bir mağaraya gitmemişti şahsım. Hava çok sıcak olduğu için az bir zaman sonra neredeyse herkes tişörtle kaldı. Birşeyler atıştırıp mağaraya girmek için hazırlıklara başladık.
Bir taraftan malzemeler hazırlanıyor, diğer taraftan Birhan cangılların arasından iniş için başlangıç noktası belirlemeye çalışıyordu. Kızılelma mağarasına tepeden gireceğimiz ve tabanda göl olduğunu düşündüğümüz için (yani bizdeki bilgi böyle deneyimli abilerimiz öyle söylüyor) botuda şişirip hazırladık yanımızda mağaraya indirip ipten bota ineceğimiz. Mağara ağzına yaklaşıp dinleyince aşağıda, mağaradan akan yeraltı deresinin sesi rahatlıkla duyulabiliyor. Ve bu bota inme düşüncemizi destekliyordu.
Hazırlıklar tamamlanıp Birhan ve Mustafa döşemeye başladı (Saat 13.30).
Planımız, daha önce iniş deneyimi olmayan Fırat ve Güldane kampta kalacak, ekibin geri kalanı döşemeyle birlikte inecekti. Başkaca emniyet noktası bulunamayınca, ağızda yer alan ağacın gövdesinden doğal emniyet alınarak, 20 m lik iple döşemeye başladılar.
Önde Mustafa istasyon yeri belirliyor, arkada Birhan öneri ve yönlendirmeler yapıyordu. Matkap boltlu 2. istasyon, sıkışmış kayalar üzerinde ve altına devam edince alttan da boşluklu olunca hemen döşeme hattı ana kayanın olduğu tarafa kaydırılıp devam edildi. Bir sonraki faaliyette bu sıkışmış kayaya uğramadan daha sağlıklı bir şekilde devam edilebilir.
İnişin bu şekilde devam ediyor olması nedeniyle yanımızdaki Botu 2. Istasyonda bırakıp devam ettik. Bu sapma dolayısı ile iniş heyecan verici olmuştu (Stress !). Anlatılanlardan ilk birkaç istasyon sonrasında uzun bir balkon inişi bekliyorduk, öyle çıkmadı. 8 Boltlu istasyon sonrası ancak balkon başladı (~-20 m). Balkon inişi, müthiş! Bir yandan aşağıdan su sesi bir yandan devasa açılıp genişleyen galerinin ortasından döne döne -35 m?? kadar indik. Bir yeraltı gölüne inmeyi planlamıştık, oysa kuru ve çakıllı dere kenarındaki zemine kolayca inmiş olduk. Aşağıda anlatıldığı gibi bir göl yoktu! Akan su da çok yüksek değildi. Ve dışarının kirliliğiyle, bulanık olmasa da kokuyordu su.
Bu arada, son iniş ile aşağıda bot gerekmediğini görünce, yukarıya verilen bilgiyle botu Pehlil ve Çadır Ahmet dışarı çıkarttılar.
Aşağıda suyun gelişi ve gidişi yönlerinde küçük bir keşif yapıp bir miktar kuma gömüldükten sonra Birhan abinin talimatıyla diğer inenleri beklemeye başladık. Her inene ışık tutup rahatsız ettik :) İlk inen bizlerden ( Mustafa ve Birhan) sonra sırayla Ercan, Pehlil, Çadır Ahmet, Kerem, Vişne Ahmet, Şinasi ve Cumhur indi.(Saat: Cumhur abi indiğinde hava hafiften kararmaya başlamıştı). Bir ışık huzmesi içinde inenleri aşağıdan izlemesi de ayrı bir güzellikti.
İnişlerle uzun süren muhabbet ve toplanıldıktan sonra yenen kumanyalardan sonra mağarada suyun gidişi yönünde devam edildi.
Mustafa’nın notu: Döşeme tahminimizden biraz uzun sürdü. Her zaman olan birşey bu ama biz hep iyimseriz sanırım bu konuda :). Kelebek istasyonu dediğimiz yer sayesinde baya günah çıkardım yada günahımı katladım.
Galeri devasa devam ediyordu, tavan 30 m den daha yüksek ve oldukça geniş menderesler halinde akan suyla devam ediyordu. Geniş alanlarda su seviyesi alçalıyor ve kolayca geçiliyorken, daralan kulvarlarda kum batağı halindeydi. Suyun akış yönüne doğru kumlara bata çıka ilerledik. Batınca bel hizasına kadar çekiyordu. Ardından kah kum batakları kah büyük kaya bloklarına tırmanarak ilerlerken, bir noktada yaklaşık 4.5 metrelik bir inişe vardık. İnmek için ilk indigimiz noktaya gidip döşeme malzemelerini almamız gerekti. Matkapımız ve bolt ve kulaklarımız vardı ama ipimiz kalmamıştı. Bereket Vişne Ahmet’te can ipi vardı ve bunu kullanmaya karar verdik. İp 8 mm ve yaklaşık 4.5 metre imiş. Ercan, bir elinde matkap diğeriyle duvarda bir noktaya tutunmuş ve ağzında sigara ile farklı bir mağaracı havası vererek boltu çaktı. İlk inenler (Ercan ve Birhan) aşağıda el ele kum batağına gömüldüler. İnen herkesi aynı kader beklemiyormuş, ilk olmak bazen sıkıntı olabiliyor. Onlardan sonra inen hiç kimse o kuma batmadı. Biraz ileride derin olduğu düşünülen bir noktada biraz tereddüt edilsede Çadır Ahmet'in karşıya atlamasıyla bu nokta da aşıldı. Ben (Mustafa) geçmek istemedim hem saatin 20.00’ yi geçmesi hemde ilk indigimiz noktada çok beklemekten dolayı. Ben, Pehlil ve Şinasi dönme kararı aldık. Öndekilere seslendik ama anlaşılamamış olabilir diyerek kuma çıkışa geçtiğimizi not ettik. Yanına küçük bir kuka-baba diktik.
İlerleyen ekip ise, sifonlanıp kayalar arasına batan sudan ayrılıp, kaya bloklarından tırmanarak ilerlemeye devam etti. Labirent gibi ilerleyen galeride çok geniş, ~40*50m boyutlarında ve ~40 m tavan yüksekliği olan bir Salona ulaşıldı. Burada bir kaç kola ayrılıp, galerinin devamını araştırmaya çalışırken zamanımız da ilerliyordu. Ercan ve Ahmet galerinin devamını buldular, ~30 m lik bir iniş olduğunu bize duyurduklarında zamanın hayli ilerlemiş olması ve de Cumayanı Mağarasına bilinen bir geçiş olmaması dolayısı ile dönmeye karar verildi. Keşfi yapılmış ve tanıdık olan galeride daha hızlı ve kolay ilerlenmesi dolayısıyla, dönüşümüz oldukça hızlı oldu ve çıkışa başlamış olan ekibi yakalamış olduk.
Pehlil çıkışa başladığında saat tam 20.29 du. Peşinden Şinasi çıktı onun peşinden de ben. Biz çıkmaya yakın iken Ercan'ın sesini duyduk onlarda gelmişlerdi ve Ercan çıkışa başlamıştı. Ben ateş başına ulaştığımda saat 21.30 du. Biraz sonra hızla tırmanan Ercan da bize katıldı. Ve Çadır Ahmet bu derinlikte bir mağarada ilk kez bulunmasında ötürü biraz da antrenmansız nedeniyle biraz zorlandı ancak Birhan’ın önerisyle sık döşemiş olduğumuz istasyonlar sayesinde bindirmeli olarak tırmanışı gerçekleştirdik. Böylece sırayla aynı anda 8 kişi ip üzerindeydik ve bu sayede de oldukça hızlı ve tehlikesiz bir şekilde tırmanış ve döşemenin sökülmesi tamamlanmış oldu. Vişne son çıkan olarak döşemeyi toplayıp geldiğinde saat 01.00 civarıydı.
Kampta Fırat ve Gül'ün hazırladıkları yemekleri sohbet ederek yedik. Biraz oturup sohbet edip Kelebek İstasyonuna saydıdırlar. Sonra yavaş yavaş çadırlara çekildik.
Sabah kalkmamız biraz geç oldu. Havanın güzelliği ve birazda yorgunlukla herkes mışıl mışıl uyumuş. İlk kalkanlar Fırat ve Kerem oldu sanırım ateş yakıp çayı koymuş kahvaltılıklar çıkarılmış. Sohbet ederek ülkeyi kurtararak ve bir sonraki mağarada nasıl hareket edeceğimizi konuşarak güzel bir kahvaltı yaptık.
Çadırları toplamaya başladığımızda saat 12 gibiydi. Şimdi hedef Cumayanı mağarası.
***Sonuçta, bu döşenen hattı ile Kızılelma Mağarası, Bacası ile birlikte, ulaşım kolaylığı ve kamp alanının güzelliğiyle, yeni mağaracılar için, güzel bir eğitim mağarası olacaktır. Ağaçtan sonraki ilk matkap boltlu istasyon sıkışmış kayalar üzerinde olduğu için o istasyon ana kayada başka bir nokta ile değiştirilip daha sağlıklı bir iniş ile.
to be continued...