Türkiye'de Mağaracılık
Kâşif, var olan ancak bilinmeyen bir şeyi bulan, ortaya çıkaran, keşfeden kimsedir. Daha çok coğrafi keşifleri yapan kişiler için kullanılmaktadır. Bilinmeyene meraklı ve yeni bir şeyler öğrenmeye ölesiye istekli, şimdiye kadar hiç görmediklerinizi görmeye kendinizi adamış bir insansanız eğer, her yeni mağarada çocukken yaşadığınız duyguları yaşarsınız: içinizden fırlayacakmış gibi çarpan kalbiniz, tarif edilemez bir mutluluk hissi, korku ve heyecan arası bir duygunun yarattığı adrenalin bağımlılık yaratır. Ama hayatın en güzel bağımlılığıdır beklide. Keşif deyince her şehirde sayısız hipermarket ve alışveriş merkezlerinde %50ye varan indirimli satış yapan mağaza keşfetmenin heyecanından bahsetmiyorum. James Cook’ un büyük okyanusta keşfettiği her adada hissettiği heyecandan,Güney Kutbu'na ulaşan ve Kuzeybatı Geçidi'ni aşan ilk denizci olan Roald Engelbregt Gravning Amundsen’ in hissettiği heyecandan bahsediyorum.
Mağaralar kendine insan denen yaratığın var oluşundan bu yana hem barınak, hem tapınak, hem korunak hem de mezarlık olmuştur. İlk çağ insanlarının korkmadan girip barınak olarak kullandığı mağaralar uygarlık geliştikçe doğaüstü yaratıkların var olduğu düşünülen, korku unsurları barındıran, kötülük kaynağı yerler olarak görülmüştür. Mitolojik kaynaklar hep yer altı canlılarını, kötülüğün simgesi olarak göstermiştir. Acımasız tanrı Hades’in hükmettiği yer altı dünyası pek çok ürkütücü yaratığın var olduğu bir yer olarak tanımlanır. Pek çok kültürde kutsal mağaraların varlığı da aslında korkudan kaynaklanmaktadır. Mağaralar günümüzde bile sayısız ürkütücü öyküye ev sahipliği yapmaktadır. Her şehirde birkaç, girenin bir daha çıkamadığı, inli, cinli, perili mağara vardır. Bu öyküler nesiller boyu mağaralara duyulan korkuyu beslemiş, büyütmüştür. Gerçi bir mağaraya girdiğinizde, mahşerin dört atlısından en ürkütücüsünün dörtnala size yaklaştığını sıkça hissedersiniz. Hatta ensenizde hissettiğiniz esinti ölümün nefesimi diye sorgularsınız. Kaçınılmaz sona yaklaştığında metanetini kaybetmeyen insanların işidir mağaracılık. Ensenizde hissettiğiniz esinti size hayat veren temiz havadır diye düşünürsünüz. Korkusuz değilsiniz, sadece korkmak aklınıza gelmez. “Başkalarında çılgınlık olan şey, onlarda cesaret ve serüvene susamışlıktır.”Trevenian, Şibumi
"Mağaracılık, öncelikle, mağaraların araştırılması ve haritalanması amacıyla yapılan bir doğa sporudur. Tüm doğa sporlarında olması gerektiği gibi, amaç doğayla yarışmak değil, doğayla uyumlu bir yaşam ve spor pratiğinin sağlanmasıdır.
Tarihçe
“Türkiye’de kayıtlara göre ilk mağara araştırması 1927 de İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Raymond Hovasse tarafından İstanbul’daki Yarımburgaz mağarasında mağara canlıları üzerine yapılan çalışmadır. İkinci çalışma ise 1944 yılında Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Cemal Alagöz tarafından hazırlanan “Türkiye’de Karst Olayları” adlı incelemedir. Daha sonra 1949-1950 yıllarında İsveç’li K. Lindberg, Anadolu’daki bazı mağaralarda yaşayan hayvanlar üzerine araştırmalar yapmış ve 1952-1954 yıllarında Fransa’da Ulusal Speleoloji Komitesi ve Bilimsel Araştırmalar Merkezi’nin ortak yayın organı Annales de Speleologie’de “Birkaç Türk Mağarası Üzerine Notlar” başlığıyla Fransızca olarak yayınlamıştır [Pancarcı ve Ünlü, 2003].
1955 de Temuçin Aygen ve arkadaşları tarafından Konya’daki Maraspoli mağarasında yapılan çalışma, Türkiye’de bilinen ilk ekip araştırmasıdır. Devamında Aygen’in çabalarıyla 1965 e kadar bir çok mağara araştırılmıştır. 1964 de Mağara Araştırma Cemiyeti’nin kurulmasıyla mağaracılık çalışmaları hızlanmıştır [Pancarcı ve Ünlü, 2003]. Daha sonra kurulan diğer üniversite kulüpleri ve dernekler, Türkiye’deki mağaracılık çalışmalarına katkıda bulunmuşlardır.
1980 li yılların ortalarına kadar Türkiye’deki mağaracılık çalışmaları yalnızca üç grup (Mağara Araştırma Derneği, Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü ve Maden Tetkik ve Araştırma Genel Müdürlüğü) tarafından yürütülmüştür. Bu zamana kadar gruplar arasındaki iletişim yok denecek kadar azdır. Var olan iletişim ise kurumsal olmaktan çok kişisel düzeyde kalmıştır. 1990 ların başından itibaren, derin mağara araştırmalarının Türk mağaracılar tarafından da yapılmasıyla, Türkiye mağaracılığında bir ivmelenme olmuş, yeni öğrenci kulüpleri ve dernekler kurulmaya başlamıştır.
Türk mağaracılarının gerçek anlamda birbirleriyle tanışmaları, 1990 yılında İstanbul’da yapılan 1. Speleoloji Sempozyumu sırasında olmuştur. Sempozyumun başındaki kuruluş tanıtımları bölümünde, gruplar kendilerini ve yaptıkları çalışmaları tanıtma fırsatı bulmuştur. Sempozyuma Mağara Araştırma Derneği, Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü, Maden Tetkik ve Araştırma Genel Müdürlüğü, Doğa Araştırmaları Derneği, İstanbul Teknik Üniversitesi Su Altı Kulübü ve Zonguldak Mağara Araştırma Kulübü katılmıştır. Günümüz Türkiye Mağaracılar Federasyonu’nun temeli sayılabilecek bir birlik fikri, ilk olarak bu sempozyumda ortaya atılmış, ancak çok ilgi görmemiştir. Sempozyum sonunda mağaracı gruplar arasında iletişimi sağlamak amacıyla, bir iletişim ağı kurulmasına karar verilmiştir.
1992 yılında Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü’nün Düdenyayla’da geçirdiği kazanın kurtarma çalışmalarına, Mağara Araştırma Derneği ekibinin katılmasından sonra gruplar arasında iletişimin önemi ve Türkiye’de bir mağara kurtarma grubu organizasyonunun gerekliliği daha iyi anlaşılmıştır.
1993 yılında İstanbul’da düzenlenen “Türkiye Mağaracılığının Sorunları ve Çözüm önerileri” adlı panelde, birlikten somut olarak söz edilmeye başlanmış, hatta Türk Mağaracılar Birliği adı ilk kez telafuz edilmiştir. Bu toplantı sonucunda “Türk Mağaracılık Grupları Koordinasyon Kurulu” kurulmuş, kurulun öncelikli amaçları da gruplararası iletişim ve işbirliğini sağlamak, kurtarma organizasyon kurulu oluşturmak, Türkiye mağaraları envanterini oluşturmak, yabancı gruplarla iletişimi düzenlemek olarak belirlenmiştir.
1990 lı yıllar ülkemizde sportif mağaracılığın canlandığı bir dönem olmuş, Türk mağaracıları, gerek bilgi, gerekse teknik donanım açısından yeterli düzeye ulaşmış ve daha ciddi etkinlikler düzenlenmeye başlamışlardır. Bu dönemde Türkiye mağaraları derinlik sıralamasına her geçen yıl yeni mağaralar kazandırılmış, özellikle üniversitelerde öğrenci kulüplerinin sayısı artmıştır. Yine bu dönemde, yabancı mağaracıların ülkemizde yapmış oldukları izinsiz araştırmalara karşı duyulan ortak tepki de grupların iletişiminde etken olmuştur.
1994 e gelindiğinde Ankara’da düzenlenen II. Speleoloji Sempozyumu’nda Mağara Araştırma Derneği ve Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü ortak hazırladıkları bildiriyle, Türkiye Mağaracılar Birliği’nin kuruluşunu duyurmuş, ilk tüzük önerisi sunmuştur. Birlik, sempozyuma katılan diğer gruplarca da kabul görmüştür. Bu tüzük önerisinde birliğin tanımı, amaçları, birliğe üyelik, yürütme kurulu, çalışma esasları ve görevleri hakkında maddeler yeralmaktadır. Birliğin kurulduğunu ve çalışma amaçlarını belirten kısa bir İngilizce metin de yurtdışındaki mağaracı gruplara gönderilmiştir.
Türkiye Mağaracılar Birliği ilk toplantısı 14 Ocak 1995’te Ankara’da yapıldı. Bu toplantıda Standardizasyon Grubu, Kurtarma Grubu gibi çeşitli alt gruplar oluşturuldu.
2004 yılında Eskişehir’de yapılan toplantının ardından birlik çalışmaları hızlandı. Yapılan düzenli çalıştaylarda mağara kurtarma eğitimleri verildi. Bu eğitimlerin bazılarında Bulgaristan, Belçika, Fransa ve Slovenya mağara kurtarma ekipleri davet edilerek ortak çalışma ve eğitimler yapıldı. 2004 yılında Eskişehir’de yapılan toplantının ardından, 2005 Şubat ayında Antalya Olympos’da ip teknikleri çalıştayı gerçekleştirildi. Ardından 2005 mart ayında Bursa Oylat’da Bulgar mağaracılar ile ortak bir arama kurtarma eğitimi yapıldı . Belçika, Fransa ve Slovenya mağara kurtarma ekipleri farklı dönemlerde davet edilerek ortak çalışma ve eğitimler düzenlendi.Bu yapılan çalışmalar birliği hayli hareketlendirdi. Birlik 2006 yılında İstanbul’da, 2007 yılında Eskişehir’de, 2008 yılında İzmir’de ve 2008 yılı sonunda Antalya’da bir seri toplantı gerçekleştirdi . Antalya’da gerçekleştirilen bu son genel kurulda Türkiye Mağaracılar Birliği federasyon olma kararı aldı.Kurulan komisyon çalışmaları sonucunda 17 kasım 2009’da mağaracılık federasyonu kuruldu.
MF bünyesindeki dernek ve kulüpler ile işbirliği yapılan kurumlar kuruluş tarihi sıralamasıyla aşağıda yer almaktadır.
Makale Yazarı: Selçuk Canbek
Günümüzde aktif olarak mağaracılık yapmakta olan dernek, öğrenci toplulukları ve diğer topluluklar mağaracılığın yaygınlaşması için çaba sarfetmektedir.
DERNEKLER | |
1 | Boğaziçi Uluslararası Mağara Araştırma Derneği (BUMAD) (İstanbul) |
2 | Ege Mağara Araştırma ve Koruma Derneği (EGEMAK) (İzmir) |
3 | Eskişehir Mağara Araştırma Derneği (ESMAD) (Eskişehir) |
4 | İzmir Mağara Araştırma Derneği (İZMAD) (İzmir) |
5 | Mağara Araştırma Derneği (MAD)(Ankara) |
6 | Mağara Araştırma Derneği – Bursa Şubesi (MAD Bursa) (Bursa) |
7 | Toros Antalya Mağara Araştırma ve Koruma Derneği (TAMAK) (Antalya) |
8 | Anadolu Speleoloji Grubu (ASPEG) (İstanbul) |
9 | Kuzgun Mağara Keşif Kurtarma Derneği (Eskişehir) |
ÖĞRENCİ TOPLULUKLARI | |
1 | Akdeniz Üniversitesi Mağara Araştırmaları Topluluğu (AKÜMAK) (Antalya) |
2 | Anadolu Üniversitesi Doğa Sporları Kulübü (ANADOSK) (Ankara) |
3 | Ankara Üniversitesi Mağara Araştırma Birimi (ANÜMAB) (Ankara) |
4 | Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü (BÜMAK) (İstanbul) |
5 | Dokuz Eylül Üniversitesi Mağara Araştırma Kolu (DEUMAK) (İzmir) |
6 | Ege Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü (EMAK) (İzmir) |
7 | Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü (HÜMAK) (Ankara) |
8 | İstanbul Teknik Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü (İTÜMAK) (İstanbul) |
9 | Uludağ Üniversitesi Mağara Araştırmaları Spor Topluluğu (UMAST) (Bursa) |
10 | Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu (ISMAK)(Isparta) |
11 | Karabük Üniversitesi Mağara Araştırmaları Kulübü(Kümak) (Karabük) |
| |
DİĞER TOPLULUKLAR | |
1 | Galeri Mağara Araştırma Grubu (İstanbul) |
2 | Obruk Mağara Araştırma Grubu (O'mag) (İstanbul) |
3 | Bat Biyospeleolojik Araştırmalar Topluluğu (Isparta) |