Çokrağan Mağarası Eğitim Faaliyeti (6-8 Ocak 2024)
Çokrağan mağara faaliyeti aslında ben derneğe gelmeye başladığımdan beri (bundan yaklaşık 5 hafta önce) konuşulan ve gerçekleştirilmesi planlanan bir etkinlikti. Bu faaliyet derneğin 60. yılının ilk faaliyeti olacağı gibi aynı zamanda eğitim faaliyeti olarak planlanmıştı. Mağaraya karar verildikten sonra kimlerin dahil olacağı belli oldu: 15 kişilik bir ekip olacaktık ve 10 kişi Ankara’dan diğer 5 kişi de Urla’dan yola çıkacaktı.
Ankara ekibi olarak 6 Ocak 19.00’da dernek evinde buluşulup malzemeler araçlara yüklendikten sonra yola çıkacaktık. Bu arada acıkmış olanlar için Deniz kuskus (salçalı) hazırlıyordu, acıkmış olanlar karınlarını doyururken diğer bir kısım da ertesi günün öğle yemeği olacak sandviçleri hazırlamaktaydı. Tüm hazırlıkların tamamlanmasının ardından Metehan, Kerem ve Murat’ın arabalarına doluşup dernek evinden ayrılmamız saat 20.40’ı bulmuştu. Ankara’dan çıkmadan Eskişehir yolu üstünde petrolde durduk, birtakım yolluklar alındı ve sigara molasının ardından tekrar yola koyulduk, plan biraz daha yol katettikten sonra çorbacı molası vermekti. Murat abinin arabasındakiler olarak ekibi ve kavşakları kaçırdık, uzun süren ve başarısız girişimlerle sonuçlanan Google Maps araştırmaları sonucunda oldukça ilginç bir yerde ekipten ayrı olarak mola verdik, çorbaya sucuk ekmek de burada dahil oldu, ki bu ilerleyen saatlerde Yağmur’un cehennemi olacaktı.
Ankara ekibi olarak kamp alanına gece 02.20’de vardık, bu sırada Urla ekibi varmış ve çadırlarını kurmuşlardı. Malzemelerin arabalardan alınması, çadırların kurulması ve ateş yakma çabası (odunların ıslak olması ve çok soğuk hava pek de işimizi kolaylaştırmadı) içerisinde bütün ekip işleri paylaştık. Saat 03.00 sularında mağaraya girecek ekipler belirlendi ve sabah 08.00’da ilk ekibin mağaraya girmiş olması planlandı, her ekip mağarada ortalama 6 saat geçirecekti. Maalesef havanın soğukluğu, yol yorgunluğu gibi faktörler göz önüne alınınca uyanmamız 08.30’u buldu. Kerem sayesinde yaptığımız harika kahvaltının ardından ilk ekip (Metehan, Buse, Murat, Fatih, Deniz) mağaraya girmek üzere hazırlandı ve 2 dakikalık mağara yürüyüşü ardından 09.50’de mağaraya girdik. Kendi adıma eğitim mağarası konseptinde dümdüz yürüyerek gireceğim bir mağara beklemiştim, dernekteki insanlardan dinlediğim, onların deneyimlerine istinaden (en azından aklımda kalan kısmıyla) yaşadığım bir delüzyonmuş.
Çokrağan mağarası aktif bir mağara olmakla birlikte, bizim girdiğimiz tarihte yağış sebebiyle su miktarının artmış olmasından dolayı mağara içinde (bana göre :)) yüksek debide su akışı vardı. Islanmayı göze almıştık, ki ıslandık, ve hatta neredeyse yıkandık. Metehan’ın öncülüğünde girdiğimiz mağarada, kendisi önceki üç haftada iki kez daha bu mağaraya girmişti, önümüze çıkan yönlendirici okların bizi cezbetmesiyle ilginç kayaç oluşumlarının olduğu ve planda olmayan alanlara girdik. Mağaranın takip edeceğimiz güzergahı bolca çamurlu ve ışıltıdan uzak kayaçlardan oluşmaktayken bu girdiğimiz alan beni gerçekten büyüledi, keşke mağaradan bir şeyler çıkarabilmemiz mümkün olsaydı :). Birinci ekip olarak toplam üç noktada mola verdik, bunlardan sonuncusunda 30-40 dakika kadar kaldık ve yol boyunca fark etmediğim açlığın o noktada çarpması ilginçti. Mutlak yaptığımız bu noktada, gözlerimi kapattığımı bilmesem, gözlerimin açık mı kapalı mı olduğunu anlamam mümkün değildi. Hits different. Soğuğun dinlenmeyle birlikte kendini iyice hissettirmesiyle yola devam etme kararı aldık, artık mağaradan çıkacaktık. Deniz bu noktada öncülüğü benim yapmamı teklif etti, su gibi düşünüp, su olup, yolumu bulmalıydım. Zor oldu. Benim için ilginç olan bir başka şey ise aynı yolları geri dönerken daha zor olmasıydı. Yani nasıl tutunarak geldiğim yerde tutunacak yer bulamadım? Dönüş bu sebeple daha zorluydu, artık şelaleye ulaştığımızda oradan ilk kez geçerkenki “ıslanmama” çabam ortadan kalkmıştı, “ne olursa olsun” diyerek su içinden yürüdük, şifa olsun. Fatih’e de ıslanmamak için gösterdiği üstün çaba için helal olsun. Bu arada mağarada bulduğumuz defineci izleri ve eşyalarından bahsetmeden geçmemeliyim. Metehan önceki girişinde de denk gelmiş ve kazılarını daha da derinleştirdiklerini belirtmişti, alanda bıraktıkları çöpleri ve birkaç paket dolu sigaraları da ilerlemeye devam edeceklerinin işaretiydi.
İkinci ekip biz mağaradan çıkma yolundayken giriş yapmışlardı, ama çocuklar daha fazla ilerlemek istemedikleri için karsılaştığımız noktadan döneceklerdi. Tam mağaradan çıkmak üzereyken, girişin hemen altında, girerken uğramadığımız bir alanda küçük bir yarasa kolonisiyle karşılaştık. Işıklarımız rahatsız etmesin diye çabalayarak bir süre izledik, müthiş keyifliydi. 6 saatin sonunda artık mağaradan çıktık, ikinci ekip de kamp alanına varmışlardı ve önceki gün hazırlamış olduğumuz sandviçleri tüm ekip birlikte yedik.
Yaklaşık bir saat sonra 3. ve son ekip mağaraya girmek üzere yola çıktılar. Geride kalan ekibe ateş etrafında keyif yapmak, ateşi harlamak, yemek hazırlamak ve dinlenmek kalmıştı. Bu arada Deniz ve Metehan definecilerin izlerini fotoğraflamak için tekrar mağaraya döndüler. Havanın kararmasıyla birlikte yemek hazırlığı başladı, Yeşim’in ellerinden harika bir salçalı makarna yedik, iki partta pişirdiğimiz makarna ikinci ekip için, biz geride kalanların yemekten sorumlu kısmı uyuduğundan birazcık salçalı hamur yemek gibi olmuştu, olsundu. 3. ekibin dönmesiyle birlikte faaliyet değerlendirmesi yapıldıktan sonra, uyumamış olanlar da uykuya geçtiler.
Ertesi sabah yağmur sesiyle uyandık, hava daha da soğumuş olduğundan bir an önce kampı toparlayıp kahvaltıyı başka yerde yapma kararı alındı. Yaklaşık bir saat süren toparlanmanın ardından dönüş yoluna geçtik, “mega müjde pide” isimli restoranda, kahvaltıdan oldukça uzak ilk öğünümüzü yedikten sonra Ankara ve Urla ekibi ayrıldık, dönüş yoluna geçmiş olduk. Dernek evine ulaşmamız 16.00’ı bulurken, Emrah abilerin eve varışı 18.30’u bulmuştu. Sonrasında hep bir elden ekipman ve evin temizliği başladı, tüm işlerin bitmesi, aralarda verdiğimiz çay ve atıştırmalık molalarıyla birlikte 19-20.00 esnalarında tamamlandı ve geriye kas ağrıları, birtakım hastalık kapmalar ve sonraki etkinliklerin heyecanı kaldı.
Zilan Karadağ & Murat Özkök: Mağara içerisindeki oluşumlar ve su akışı muhteşemdi çok keyifliydi.Girişinden itibaren sürükleyici bir macera yaşadık.Ekip arkadaşlarıda çok uyumluydu.Yağmurla beraber örnek alıp o deneyimi yaşamak çok güzeldi kendisine teşekkür ederim. Kamp alanı ateş başı muhabbette harikaydı.Her anlamda doyurucu bir etkinlikti. Kerem ve Ercan’a da ayrıca teşekkürler.
Günce Yazarı: Buse Kara