Akdağ (Beyaz Kaya) Araştırma Faaliyeti (29 Nisan - 1 Mayıs 2023)
Bu hikaye yaklaşık iki ya da üç yıl önce bir Cuma öğleden sonrasında hadi faaliyete gidelim aramasıyla başladı. Tam tarih aklımda olmamakla birlikte bir Kasım cumasıydı. Faaliyet mangal olarak düzenlendi, fakat Pehlil, Mustafa ve Ercan belki araziye gitmişken sağa sola bakarız diye birkaç bolt ve 20m ip alarak hazırlıkları tamamladı. Akdağ iki bloktan oluşuyordu. Birincisi, güney kısmında bütün heybetiyle Antalya’ya bakan Akdağ, ikincisi ise iki ülkeyi birbirinden ayıran doğal bir sınır gibi Gökbel Yaylasıyla Akdağ arasında yükselen bir tepe. Bu faaliyette sadece birkaç ufak mağara dışında çok da başarılı olamamıştık. Tekrardan buraya gelip bakmak lazım deyip Konya’ya daha ılık bir konuma kamp atma kararı aldık o gün.
Bu hikâyenin ikinci kısmı ise 27 Nisan Çarşamba günü MAD dernek evinde 3 günlük tatilde nasıl bir faaliyet düzenlesek acaba fikriyle başladı. Planlama sırasında iki eğitim mağarası üzerinde yoğunlaşmaya başladık. Güneysınır Mağarası, faaliyete giden ekip için oldukça kolay bir mağara olması sebebiyle, ekip adına bir katkısı olmayacaktı ve ayrıca 3 günlük bir süreyi de Güvercinlik mağarası için harcamak çok mantıklı gelmemişti. İkinci seçenek Sakaltutandı. İkinci seçeneğin neden elendiğini şimdilik hatırlayamıyorum ama ilerleyen süreçte kısa bir anekdot olarak da hikayeye ekleme yapabiliriz. Dernekte yapılan tatlı sohbet sırasında Ercan’ın neden araştırmaya gitmiyoruz demesiyle Ercan’ın Yeri faaliyeti ufaktan kıvılcımlanmaya başladı. Çünkü faaliyete katılacak olan ekip hem tecrübeli hem de yeni arazi ve mağaraya tanımaya çok istekliydi. Birhan, Ercan, Mustafa, Pehlil ve Cumhur yarım kalan faaliyetin devamını getirmeye oldukça hevesliydiler.
Faaliyetin konumu üzerinde bir uzlaşı sağlandıktan sonra, Pehlil araştırma yapılacak olan yerdeki potansiyel girişlerin tespitini yaptı. Bu kez araştırma Akdağ’ın kuzey yamaçlarının eteklerindeki Kızılgeçit mevkiinde olacaktı. Çeşitli haritaların incelenmesi sonrası yaklaşık olarak elimizde 20’ye yakın nokta vardı ve bütün bu noktalara bakılması gerekiyordu.
28 Nisan Cuma akşamı Mustafa ve Ercan faaliyetin iaşe işlerini hallettikten sonra bütün malzemeleri dernek evine bıraktılar. Bu esnada Birhan mesaisi bittikten sonra eve uyumaya gitti. Bütün gece araç kullanacağı için şimdiden uykusunu alması gerekiyordu. Son anda Cumhur’un rahatsızlanmasından dolayı ekip 4’e düştü. Araçta yolculuk oldukça konforlu geçecekti, fakat arazide iş yapacak adam sayısı azaldığı için ekibin üzerine binen yük bir kişilik daha artmıştı. Saat 11 civarında faaliyete götürülmek üzere ipler ve teknik malzemeler hazırlanmaya başladı. Bu esnada yola çıkmak için geç kalmamak üzere Birhan’ı da aradığımızda, hazırlanmış ve yola çıkmakta olduğunu öğrenmiştik. Gece 12.00 gibi yola çıkmayı planlıyorduk fakat biz 11’de daha malzemeleri yeni hazırlamaya başlamıştık. Saat 12 civarında Birhan’ın derneğe gelmesiyle birlikte malzemelerin Müzeyyen’e yüklenmesini hallettik. Anlamadığım bir şekilde 3 mağara çantası ve 3 kişisel çantanın araca yüklenmesi yaklaşık olarak 1 saat sürdü ve 29 Nisan sabahı 01 civarında dernek evinden ayrıldık ve Pehlil’i yol üzerinden aldık.
Yolculuğun başlangıcı elbette keyifli sohbetlerle devam etti ve bu kez geleneksel çorbamızı içemedik. Çünkü çorbacı kapalıydı. Saat ilerledikçe uyanık kalmak gerçekten çok büyük bir meziyet haline geldi ve Pehlil ve Mustafa bu esnada mışıl mışıl uyuyordu. Birhan ve Ercan da soğuğu yararak Akdağa ulaşmaya çalışıyordu. Saat 4.30 civarında bir benzin istasyonun durduk ve bacakları germek için dışarı çıktık. Arabanın içerisinin sıcak olmasından kaynaklı dışarıdaki soğuk kemiğe çekip gibi vurup karşı tarafa geçti. Çok duramadık elbette yakıt alıp tuvalet işlerini hallettikten sonra yola koyulduk. Gidecek çok yolumuz vardı ama ayık kalacak gücümüz çok azdı. Yaklaşık iki saat sonra Konya Taşkent’te çay için durduk ama çay bulamadık. Bunun yerine neredeyse taze simitlerle sabahımızı güzelleştirmeye çalıştık. Aracı çalıştırıp yola devam ederken, Taşkent’te su almamız gerektiğini çünkü ileride su bulmamız mümkün olmayabilir diye düşündük. 4 tane 1.5L 4 tane de 5 litre suya 160 TL verdik. Taşkent’i geçtikten yaklaşık 1 saat sonra direksiyona Pehlil geçti.
Saat 8.30 civarında yıllar önce kamp attığımız, “Beyaz Kaya”nın tam ortasına rastlayan, çıplak düzlüğün önüne gelmiştik. Düzlük tam olarak bıraktığımız gibi duruyordu fakat sağımız ve solumuz duran Toros Dağları hiç de bıraktığımız gibi durmuyordu. Üzerinde bembeyaz bir kar örtüsü duruyordu ve insanı delip geçen bir ayazı vardı. Bir anda Yörük çocuklarının elmacık kemiklerinin neden kırmızı ve çatlak olduğunu hayal ettim. Cevabını açık bir şekilde hissediyordum.
Güneşin parladığına yanılmayın bazı bazı o kadar soğuk esiyordu ki şeytan titremesi yaşıyorduk.
Araziye vardıktan sonra düzlüğe kamp atıp atmama konusunda küçük bir konuşma yaptık ve önce arabayı düzlüğe doğru götürmeyi düşündük ama kar yakın zamanda eridiği için henüz zemin sertleşmemişti ve aracı sokup geri çıkartamama gibi bir sorunla karşılaşabilirdik. Bu yüzden bu karardan vazgeçip geldiğimiz yolun uygun bir yerinde kampı kurmaya başladık. Çok fazla rüzgâr estiği için Müzeyyen’i (Aracımız) çadırların önüne siper olarak koyduk. Çadırları kurar kurmaz hemen bir çoban kahvaltısı yapıp araziye çıkmak istiyorduk. Domates, hıyar, peynir, ekmek ve zeytin kombosundan sonra herkes enerjiyle yüklendikten sonra saat 10.00 civarında araziye çıktık.
Daha önceden koordinatlarını Pehlil ile haritadan belirlediğimiz noktalara bakarak devam ediyorduk. Çok uzun zaman geçmeden mağaraları teker teker bulmaya başladık. Girişleri dar olmasına rağmen gidiyor gibiydi. Bakabildiğimiz kadar nokta bakıp, bir sonraki gün giriş yapma kararı aldığımız için koordinat alıp yolumuza devam ettik.
Yaklaşık 15-20 dakika sonra nokta olarak işaretlemediğimiz başka bir mağaraya denk geldik. Girişinde çok güzel bir oluşumla bizi bekliyordu ve bir insanın sığabileceği bir daraldan devam ediyordu. Devamında yaklaşık olarak 20 metrelik bir iniş vardı.
Taş atarak mağaranın devamını tahmin etmeye çalışırken, epey zaman geçti ve tekrardan toplanıp araziye çıktık. Başlangıçta kardan dolayı hiçbir sıkıntı yaşamazken, ilerleyen zamanlarda belirlediğimiz noktalara ulaşmakta epey sıkıntı yaşamaya başladık. Çünkü kar güneşin etkisiyle birlikte yumuşamaya başlamıştı ve yürümeyi epey zorlaştırıyordu. Ayaklarımızın da ıslanmasıyla birlikte hem soğuk, hem Kar hem de yorgunluk bir araya gelip bütün enerjimizi tüketiyordu.
Saat 16.00 civarında dönüşe geçmeye başladık. Kamp alanın çok uzaklaşmıştık ve çok yorulmuştuk. Yanımıza aldığımız yiyecek de bittiği için bakmamız gereken bazı noktalara yarın bakarız deyip dönmeye başladık. Bulunduğumuz noktadan tekrar kampa doğru yürümek çok zorlu ve uzun süreceği için dik bir yamaçtan düzlüğe inmeyi tercih ettik ve bu bizim yolumuzu epey kısalttı.
16.30 civarında kamp alanına ulaşmıştık. Hemen akşam yemeği işlerini halletmeye başladık. Bu esnada Pehlil ve Birhan ısınmak için Ercan’ın topladığı biraz yaş haldeki odunları yakmaya uğraşıyordu. Mustafa da akşama kavurmalı makarna yapıyordu. Akşam yemeğini büyük bir iştahla yedik ve üzerine sıcak çayımızı içtik. Güneşin batmasıyla birlikte kışın ve ara ara yağın karın üzerine çadırlara geçip dinlemeye başladık. O kadar yorgunduk ki çadıra girer girmez 19.30-20.00 civarında uykuya daldık ve bir sonraki gün 30 Nisan sabahı saat 08.00’e kadar deliksiz bir uyku çektik.
Mayıs ayı olmasına rağmen gece gerçekten inanılmaz soğuktu. Kar da yağınca soğuk gerçekten daha da güçlendi ve sabah uyandığımızda çadırlar kuru çalı gibi ses çıkartıyordu. Güneşin üzerimize gelmesiyle birlikte biz de sabah kovandan çıkan arılar gibi çadırlardan çıkıp, hemen kahvaltı sürecine hazırlanmaya başladık. Sabah menümüz çeşitliydi ve hindi fümemiz de vardı. Bol ve çeşitli bir kahvaltı yaptıktan sonra ortalığı topladık. Sonra herkes sağa sola bir taşın arkasına çatlamaya gitti. Döndükten sonra günün planı yapıldı. Pehlil ve Birhan dün bulduğumuz mağaraların (AK3-4) araştırmasını yapmaya, Ercan ve Mustafa ise dün bakmaya zamanımız olmadığı konumlara bakmaya gidecekti.
11.15 gibi iki ekip de görev yerine varmak üzere kamp alanından ayrıldı. Bir süre yürüdükten sonra AK17 noktasına yöneldik. Kullandığımız harita uygulamasından mağara konumu tepenin üzerinde görünmesine rağmen orada bulamadık ve dolayısıyla bulmak için epey uğraştık. Mağarayı ararken önümüzden kalkan bir tavşanı, Mustafa’nın tavşan, tavşan, tavşan nidalarıyla görebildim. Çok uzun zamandır bu kadar büyük bir tavşan görmemiştim ve oturup nereye gittiğini düşündüm. Acaba acelesi mi vardı. Tepenin hemen altında mağaranın girişini bulduk ve ağzında büyük bir kaya vardı. Giriş epey tehlikeliydi ama potansiyeli yüksek bir mağaraydı.
Notlarımız aldıktan sonra diğer noktalara bakmak üzere tekrardan yola koyulduk. Yarım saat sonra AK19 mağarasını bulduk ve indi bittiyle karşılaştık.
Ardından AK18 mağarasını ziyaret ettik ve küçük bir daralla devam ediyordu. Maalesef 2x1.5’e 3 metre uzunluğunda bir indi. Mustafa’yı ölçek alırsak epey küçüktü.
Bunu da geride bırakıp karların içerisinden tekrardan cebelleşerek farklı noktalara bakmaya gittik. AK23’e ulaştık çok güzel bir girişi vardı ama karla tıkalıydı.
Bu mağaraya da baktıktan sonra saat 14.00 civarında dönüşe geçmeye başladık. Hemen bir tavşan daha çıktı karşımıza. Aynı tavşan mıydı acaba ve nereye gidiyordu? Biraz acelesi var gibiydi çünkü. Aşağıdan motorla geçmeye çalışan 3 motorluyu merak ettik, acaba yolun batıya giden kısmı nereye çıkıyordu. Çünkü batıdan geliyorlardı. Uzun ve basit düşünceler içerisinde Birhan’la Pehlil’e doğru giderken yanımızdan iki tane keklik kalktı. Biraz irkildik ama önümüzdeki boynu aşana kadar arkalarından izledik. Sonra hep keklik duyduk ve kekik kokladık.
14.30 civarında Birhan’larla buluştuk. Bu sırada Birhan, Pehlil ekibinin AK4 ve AK3 olarak belirlemiş olduğumuz noktalarda 2 mağara bulduklarını ve bunlardan AK4’e saat 12.32 de giriş ve döşeme yapıp ardından ölçümleyip çıktıklarını öğrendik. Mağaranın -17 m derinlikte bir yumuşak kar kütlesine inen bir Obruk biçimli mağara olduğunu ve karın kazıldıkça mağaranın ilerlemekte olduğunu belirlediklerini ve de ölçümlemesini 14.00 de bitirdiklerini öğrenmiş olduk. Buluştuğumuzda, buranın hemen yanında bulunan AK3’ e giriş için döşemeye başlamışlardı. (Daha sonradan adını, bulunulan mevkii den alarak, Kızıliniş 1 verdiğimiz mağaranın koordinatları: 36® 39’59.98’’ Kuzey; 32® 17’12.12’’ Doğu; Rakım 2068 m). Küçük bir mola verdikten sonra tekrardan doğuya doğru olan konumları araştırmaya gittik. Bu sırada AK10 numara olarak işaretli olan mağarayı bulduk.
Buralarda gezinirken çeşitli mağaralar bulduk. Bazılarının girişleri epey büyüktü ve yerli halk kar almak için merdiven bile koymuştu. Merdivene güvenip içerisine girmediğimiz için kar eriyince tekrar bakılması gerekiyor notu ekleyip yolumuza devam ettik.
Bir gaza gelip zirve yaptık bir ara ama sonra zirveye çıkınca pişman olduk. Çünkü kar serpiştirmeye başladı ve sis bastırdı.
Zirveden etrafı izleyecek çok zamanımız olmadı, çünkü kar ve soğuk endişe yarattı. Buna ek olarak sol ayak bileğimde ince bir sızı da başladı. Görüş mesafesi kötüye gitmeden inme kararı aldık. Yağan kar kristal formunda olduğu için yüzüne çarpınca dolu etkisi yaratıyordu. Can acıtmasının yanında can sıkıcıydı daha çok. Saat 17.00 gibi tekrar, AK3’te döşeme yapmakta olan, Birhan’ların yanına gittik. Burada döşeme yapmakta olan ekibe Mustafa’nın da biraz dinlenme sonrasında destek atması istendi. Mustafa ve Ercan kampa inme kararı aldı ve indikten sonra da arabanın anahtarını Birhan’ların döşediği mağara ağzında unuttuklarını fark ettiler. Mustafa 40 dakika içerisinde anahtarı gidip getirmek durumunda kaldı.
Saat 19.00 gibi Mustafa ve Ercan akşam yemeği yapmaya başladı. Menü de domatesli bulgur pilavı vardı. Dışarısı çok soğuk olduğu için yemeği Mustafa’nın çadırında yaptık. Pişen yemek hem içimizi hem de çadırımızı ısıttı. Çok güzel bir yemek yedik Toros ve kar manzaralı. Saat 21.00’de Mustafa, mağaradaki ekibe yardıma gitti ve ben yatışa geçtim.
Ekip gece geç saat olduğundan, ölçümlemeyi ertesi güne bırakarak, 23.30 da mağaradan çıkmış ve 00.30 civarında kampa geldiler. Mağarayı -100’e kadar indirmişler ve bitmiş. Ama bakılması gereken bir kol daha varmış. Onlar da domatesli bulguru yedikten sonra yatışa geçtiler. O kadar yorgunduk ki bizi ne soğuk ne de rüzgârın ürpertici sesi rahatsız edebiliyordu.
Bu gün, 1 Mayıs herkesin İşçi ve Emekçi Bayramı kutlu olsun. Özellikle döşeme ve toplama yapan mağaracı arkadaşların. 08.00 gibi herkes uyandı ve kahvaltıyı yaptık. Yaklaşık olarak 2 saat kahvaltı yapmışız. Kahvaltıdan sonra kendime güzel bir hakim tepe buldum ve bir süre sinek vızıltısında etrafı izledim.
Tekrar herkes kamp alanına dönünce plan yapmaya başladık. Birhan, Ercan ve Mustafa dün araştırılan mağaranın ölçümlemesini ve hat toplamasını yapıp geri dönecekti. Pehlil ise kampta kalıp dinlenecekti.
Mağaraya doğru giderken, çok güzel bir dağ lalesi bulduk. Sabah bu çiçek açıyordu ve öğleden sonra kapanıyordu. İlginç bir rutin insan gibi.
11.30 gibi mağaraya giriş yapmaya başladık. 3. Sayfa Foto 3 ten de görüleceği üzere, çok dar bir girişi vardı ve ilerleyen kısımlarda taş düşme tehlikesi çok yüksekti. Bu yüzden, Birhan ve Ercan birbirlerine yakın bir şekilde iniş yapmaya başladı. Saat 12.10 da Mağarayı dipledikten sonra Mustafa’nın da gelmesini bekledik. Bir süre sonra Mustafa da bize katıldı.
Giriş öyle dardı ki, karşı iki duvar arası 75 cm, yanal açıklığı da 2m olan bir dar çatlak şekilde bir inişle başlıyordu. Peşi sıra sürekli iniş şeklinde devam ediyor, yataylanma göstermiyordu. İnilen ilk 2iki katta içi boş kuş yuvaları vardı. 10m yi geçmeyen 3 katı indikten sonra -25m lik uzun bir inişle bir kar kütlesine iniliyor. Buraya kadar 5 boltllu istasyonla 20+30 m lik 2 ip kullanılarak inildi. İnilen noktada kar kütlesinin üst ve yan tarafları çakıllı kayalı bir zemin. İnilen noktanın arka tarafında ~1,5 m yükselince ulaşılan kuru fosil ve çöküntü kayaları arasından bir ~-15m lik 3 katlı bir inişle devam eden bir kol var. Bu kolun keşfi ve ölçümlemesi ana galerinin ölçümlenmesi geç bittiği ve yola çıkış saatini geciktireceği için bir sonraki araştırma gezisine bırakıldı.
Ardından peşpeşe uzun inişlerde 2 adet 50m lik ip kullanılarak, 6 boltlu istasyonla tabana inildi. Taban dedik zira inilen noktada, akan su sifonlanarak batıyor. 4m yukarısından devam eder gördüğümüz galeriden de döşeme yaparak ilerlediğimiz, Mustafa ile ilerletmeye çalıştığımız kol da çöküntü kayaları ile sonlandı. (AK 3 kodlu bu mağaranın mevkii dolayısıyla adı sonradan Kızıliniş 2 olarak belirlendi ve koordinatları: 36®40’0.140’’ Kuzey; 32®17’12.66’’ Doğu; 2066m Rakımlı.)
Saat 12.20 de ulaşılan bu noktada ölçümlemeye başladık. Atımları Ercan, Kayıt ve Çizimi Birhan, Hat toplamayı ise Mustafa yapmak üzere çıkışa başlandı.
İlk etapta Mustafa’nın keşfini yaptığı dar bir kapıdan inilen kayalıklı dar kulvarın ölçüm kayıtları da Mustafa’dan alındıktan sonra, ölçüm cihazı Disto ile ölçüm işini Ercan devraldı. Mustafa da Hat toplama işiyle ilgilendi. 15.30 ‘da bütün ölçümleme ve hat toplama işi bitmiş ve herkes dışarı çıkmıştı. 15.50 gibi kampa geri döndüğümüzde Pehlil çadırları ve kampı toparlamış, yüklemeye hazır hale getirmişti. ve kısa süreli malzemelerin kontrol ve ayrımı ile çantalamalar sonrası Müzeyyeni yükleyip, 16.30 gibi de kamp alanından dönüşe geçtik. Yola çıkarken hayalimiz ve planımız; Güneysınır ve Dinek yakınlarındaki Sarıoğlan Beldesinde Karazoroğlu Tesislerindeki Kavurmacıda kavurma yemekti. Heyecanla yola koyulduk ama vardığımızda tesiste Kavurma bulunmadığı haberi yıktı bizi. 2’şer Kâse Arapaşı Çorbaları ve kutular dolusu ekmekleri tüketerek kavurmasız kös kös yola koyulduk.
Çok fazla mola vermeksizin, sürücü değiştirerek, gece saat 00.30‘da MAD evine ulaştık. Malzemeleri Çarşamba günü temizlemek üzere derneğe boşaltıp evlere dağıldık. En son Birhan saat 01.30 gibi evine ulaşmış oldu.
Hazırlayan: Ercan ŞAHİN